Orman Şerhi Nedeni ile Tapu İptal ve Tazminat Davası 2025
İzmir, Antalya ve Muğla gibi orman kadastrosu yoğun bölgelerde, tapulu taşınmazların “orman” olarak sınıflandırılması sıkça gündeme gelir. Tapu kütüğünde taşınmazın orman sınırları içinde kaldığına dair konulan orman şerhi, malikin mülkiyetini ortadan kaldırmaz; ancak taşınmazı kullanma, üzerinde işlem yapma ve devretme yetkilerini ciddi oranda sınırlar. Orman şerhinin bulunduğu taşınmazlarda malik gerek atıl duran fiili durum gerekse üzerine konulan idari kayıt nedeniyle taşınmazı satamamakta, üzerinde tarımsal faaliyet yürütememekte ve diğer ayni hakları kullanamamaktadır. Akademik değerlendirmelerde, tapudaki orman şerhinin malikin mülkiyet hakkına doğrudan ayni bir hak tesis etmeksizin fiili engel oluşturduğu vurgulanmaktadır. Bu durum, taşınmaz sahibini mülkiyet hakkından fiilen mahrum bıraktığından, Türk Medeni Kanunu’nun tapu sicilinden doğan zararlardan Devletin sorumlu olacağını düzenleyen TMK 1007. Maddesi kapsamına girmektedir. Özetle orman şerhi, fiilen mülkiyet hakkını kullanmayı imkânsız kılan bir müdahaledir ve tapu kayıtlarına güven ilkesini ihlal eden bir husustur.
Anayasa ve Orman Kanunu hükümleri uyarınca devlete ait orman alanları özel kişilere devredilemez. Tapulu bir taşınmaz daha sonra orman sınırına dahil edilmişse, bu taşınmaz kamu ormanı sayılır ve tapusu bedelsiz olarak iptal edilir. Bu nedenle, tapu kaydı üzerinde orman vasfı görülen arazilerde maliklerin fiili mağduriyeti ortaya çıkmaktadır. Aşağıdaki bölümlerde, Orman Kadastrosu süreci, Orman Kanunu hükümleri, tapu iptal/tescil davaları ile 1007. Maddenin uygulama alanı ve Yargıtay içtihatları detaylı olarak ele alınacaktır.
Orman Kadastrosu Süreci ve 6831 Sayılı Kanun’a Göre Haklar
Orman kadastrosu, 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman arazilerinin sınırlarının tespitini amaçlar. Kadastro çalışması tamamlanıp kesinleştiğinde, ilgili harita ve tutanakta gösterilen alanlar resmen orman sayılır. Yani kadastrosu yapılan yerde tapuya kayıtlı özel bir taşınmaz kadastro haritasına dahil olursa, bu taşınmaz orman niteliği kazanır ve artık özel mülkiyete konu olmaz. Kanun bu durumu, “Kadastrosu tamamlanan ve kesinleşen Devlet ormanları tapu dairelerince Hazine adına tescil olunur” diyerek hüküm altına almıştır. Özetle, orman kadastrosunun kesinleştiği alanlarda malik özel mülkiyetini kaybeder ve arazi Hazine’ye geçirilir.
Orman kadastrosu sürecinde taşınmaz sahiplerine resmi ilanla duyuru yapılır. İlanın yürürlüğe girmesinden itibaren 30 gün içinde ilgililer idari itirazda bulunabilir; itiraz reddedilirse veya süresi geçerse 10 yıl içinde kadastro mahkemesine dava açma hakkı doğar. Dava süresi geçtikten sonra orman kadastrosu kesinleştiyse, ilgili taşınmazın tapu kaydı, mahkeme kararı ile düzeltilerek iptal edilir ve taşınmaz orman vasfıyla Hazine adına tescil olunur. Örneğin, Yargıtay’ın bir kararında “mahkemece davacıya ait tapu iptal edilerek orman niteliğiyle Hazine adına tescil kararı verilmiştir” denilmiştir. Yeni Orman Kanunu düzenlemeleriyle (özellikle 3302 sayılı Kanun’la), orman sınırları dışına çıkarılma halinde Hazine veya hak sahibine göre değişen yeniden tescil hükümleri de getirilmiştir: “Orman sınırları dışına çıkarılan yerler devlet ormanı ise Hazine adına, kamuya aitse ilgili kuruma, özel orman statüsündeyse malik adına tescil edilir”.
Tablo: Orman Kadastrosu Sonrası İşlemler
- Kadastro duyurusu ve itiraz: 30 gün içinde idari itiraz, ardından 10 yıl içinde kadastro mahkemesi.
- Kesinleşme: İtiraz ve dava süresi geçerse kadastro kesindir.
- Tapu iptali: Kesin kadastroya göre, tapu Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla iptal edilir.
- Hazine tescili: İptal kararı ile taşınmaz orman niteliğiyle Hazine adına geçirilir.
Tapu İptali ve Hazine Adına Tescil Davaları
Orman kadastrosu sonucunda bir taşınmaz orman sınırları içinde kaldığında, tapu kaydı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde düzeltim (iptal ve tescil) davasına konu edilir. Mahkeme, taşınmazın orman sınırları içinde kaldığına karar verirse, davacının tapu kaydı iptal edilerek orman vasfıyla Hazine adına tescil kararı verir. Böylece devlet, taşınmazı tescil ettirir, malik ise tapu kaydını kaybeder. Yargıtay ve hukukçular, orman sınırları içinde kaldığı kesinleşen taşınmazlara ilişkin bu işlemlerin mülkiyet hakkı açısından meşru olduğunu belirtmiştir. Nitekim Yargıtay, “orman kabul edilen taşınmazların tapularının bedelsiz iptal edileceği” yönünde yerleşik içtihata sahiptir.
Bu süreçte malikin mahkemeler nezdinde süründürücü mağduriyet yaşaması, fiilen orman sayılan arazi üzerinde hiçbir tasarrufu olamaması doğrudan mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilmektedir. Orman şerhi konulan taşınmaz sahiplerinin çoğu, önce idareye başvurup orman şerhinin kaldırılmasını talep etse de sonuç alamaz. Ardından tapu iptali davası açılır. Hüküm kesinleşinceye kadar malik arazisini devredemez ve geçimini sağlayamaz hale gelir. Bu noktada malik, Orman Genel Müdürlüğü aleyhine tazminat davaları da açabilir.
Devletin Kusursuz Sorumluluğu (TMK m.1007) ve Tazminat Davaları
Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur” hükmünü getirir. Orman şerhi uygulaması veya tapu iptali nedeniyle zarar gören malik, bu madde uyarınca Devlet aleyhine tazminat talep edebilir. HMK 440/1-b’ye göre İdare Hukuk Mahkemesi’nde değil, taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır.
Doktrinde ve yargı kararlarında, orman kadastrosu işlemlerinin sonucu olarak mülkiyet hakkı zedelenmesinin Devlet’in kusursuz sorumluluğu kapsamında değerlendirileceği kabul edilmiştir. Sapanca Örneği gibi yerel kararlar, “orman idaresince satılamaz şerhi konulan taşınmazın terk edildiği” somut olaylarda Devlet’in 1007. madde kapsamında sorumlu tutulması gerektiğini ortaya koymuştur. Yargıtay da bu yaklaşıma paralel olarak, “Devletin kadastro işlemlerinden kaynaklanan sorumluluğunun TMK 1007 kapsamında olması gerektiği” yönünde kararlar vermiştir. Örneğin Sapanca’da tapulu arazisine yıllar sonra orman şerhi konulan bir vatandaş, açtığı davada Devleti 997.000 TL tazminat ödemeye mahkum ettirmiştir.
Tazminat hesaplamasında taşınmaz değeri normalde iptal kararının kesinleştiği tarihteki piyasa rayiç değeri olarak esas alınır. Henüz tapu iptali kararı yokken açılan tazminat davalarında ise dava tarihindeki değer üzerinden tazminat hesaplanır. Hesaplama yöntemi için taşınmazın vasfına göre farklı kriterler kullanılır (arsa için emsal karşılaştırma, tarla için net gelir metodu gibi).
Yargıtay Kararları ve Emsal İçtihatlar
Yargıtay 5. ve 20. Hukuk Daireleri, orman şerhi ve tapu iptali davalarında çeşitli içtihatlar oluşturmuştur. Örneğin Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 03.06.2014 tarihli bir kararında; “Orman olarak sınırlandırılan ve tapusu halen davacı üzerinde bulunan taşınmazın eylemli orman alanı olarak kullanılan bölümü yönünden Orman GM tarafından fiili el atma gerçekleştiğinden, taşınmaz bedelinin ödenmesine karar verilmesi isabetsiz değildir” hükmünü vermiştir. Yani tapusu henüz iptal edilmemiş olsa da orman ilanıyla malik kullanım hakkını kaybetmiş olduğundan tazminat ödenmesi gerektiğine karar vermiştir. Kararda ayrıca, Hazine’ye değil Orman Genel Müdürlüğü’ne karşı tazminat talebinde bulunulması gerektiği, Hazine aleyhine husumet yokluğu nedeniyle karar kurulması gerektiği de vurgulanmıştır.
Bir diğer Yargıtay değerlendirmesinde ise, “mülkiyet hakkının doğası gereği kamuya ait orman niteliğindeki taşınmazların, tapularının da bedelsiz iptaline yönelmiş” bir yaklaşım görülür. Bu içtihatlar, orman sahasına düşen tapulu taşınmazlarda mülkiyet hakkı sınırlandırmasının Anayasa’da korunan hakkı özünden yoksun bırakma niteliğinde olabileceğini kabul etmektedir. Nitekim AİHM de Çetiner-Yücetürk kararlarında, taşınmazın kamu ormanı ilan edilmesinin malikin mülkiyet hakkını ağır şekilde sınırlandırdığını, “mülkiyet hakkının içini boşaltan” bir etki yarattığını belirtmiştir.
Özetle, Yargıtay’ın emsal kararları gayrimenkulü ormana dâhil edilen malik lehine tazminat ödenmesine yöneliktir. Yargıtay 20. HD daha önceleri çoğunlukla Hazine’yi muhatap gösterirken, 5. HD ise Orman İdaresi aleyhine dava açılması görüşünü benimsemiştir. Sonuçta, Orman şerhi nedeniyle mülkiyet hakkı zedelenmişse, önce Hazine (ya da duruma göre Orman Genel Müdürlüğü) aleyhine açılan tazminat davası çoğu kez sonuçlandırılmakta ve malik lehine tazminat ödenmesi kararı verilmektedir.
Özellikle İzmir, Antalya ve Muğla’daki taşınmaz sahiplerinin mağdur olmaması için şu adımlar atılmalıdır:
- Kadastro ilanlarını takip edin: Orman kadastrosu ilanları Resmî Gazete’de yayımlanır. İlanı öğrendiğiniz tarihten itibaren 30 gün içinde itiraz hakkınızı kullanın veya Kadastro Mahkemesi’ne dava açın. Aksi halde kadastro kesinleşecektir.
- Kadastro sonrası dava süresi: Kadastro kesinleştikten sonra 10 yıl içinde tapu iptali için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurun. Bu süre geçerse idari işlem sonuçlandırılır ve tazminat hakkı kalır.
- Tapu iptali davası: Malikin tapu iptali davası açması, tapu kaydının resmen düzeltilmesi için zorunludur. Dava dilekçesinde taşınmazın orman sınırlarına girdiğini ve Hazine aleyhine tescil talebinizi açıkça belirtin.
- Tazminat davası: Mülkiyet hakkınız fiilen kısıtlandıysa TK1007 kapsamında tazminat davası açabilirsiniz. Davayı taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açın. Başvuruda tapu kaydındaki haksız kısıtlamanın mal varlığınıza verdiği zarar hesaplanarak talep edilir.
- Uzman desteği alın: Orman hukuku karmaşık olduğundan uzman bir avukattan veya harita mühendisi bilirkişiden yardım alın. Tapu sicil kayıtlarının, kadastro haritalarının ve yasal sürenin doğru takibi önemlidir.
- Haklarınızı bilin: TBMM ve yargı kararlarına göre, gerçek orman niteliğinde olmayan taşınmazlarınızın hakkınızı savunabilirsiniz. Bu konuda akademik makaleler ve Yargıtay içtihatları yol göstericidir.
Unutmayın, Anayasa ve Orman Kanunu özel mülkiyeti kollar, ancak hatalı uygulamalar karşısında Devlet kusursuz sorumluluk taşır. İzmir, Antalya ve Muğla’da taşınmaz sahipleri, yukarıdaki yasal dayanaklar ve örnek kararlardan haberdar olarak haklarını koruyabilir. Detaylı bilgi için 6831 sayılı Orman Kanunu, TMK 1007 ve ilgili Yargıtay kararları mutlaka incelenmelidir.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
🔹 Tapulu arazime orman şerhi konmuş. Mülkiyet hakkım tamamen sona erdi mi?
Hayır, tapulu taşınmazınıza orman şerhi konulması mülkiyetinizi tamamen sona erdirmez; ancak kullanma, tasarruf ve değerinden yararlanma gibi haklarınızı ciddi biçimde sınırlar.
🔹 Orman şerhi bulunan bir taşınmaz satılabilir mi?
Fiilen çok zordur. Tapu üzerinde orman şerhi varsa alıcılar genellikle işlem yapmaktan kaçınır. Tapu müdürlükleri çoğu zaman satış işlemini engelleyebilir veya alıcının özel muvafakati istenir.
🔹 Orman şerhini kaldırmak için ne yapmalıyım?
Öncelikle idareye başvurarak orman şerhinin kaldırılmasını talep edebilirsiniz. Ret halinde, kadastro tutanaklarına karşı kadastro mahkemesinde veya Asliye Hukuk Mahkemesi’nde iptal/tazminat davası açmanız gerekir.
🔹 Tapum iptal edilirse bana ödeme yapılır mı?
Normal şartlarda, tapunun bedelsiz olarak iptal edilmesi öngörülür. Ancak TMK m.1007 kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğuna dayalı olarak tazminat davası açabilir ve taşınmazın rayiç bedelini talep edebilirsiniz.
🔹 Tazminat davası açarsam hangi kuruma karşı dava açmalıyım?
Genellikle Orman Genel Müdürlüğü’ne karşı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılır. Ancak bazı durumlarda Hazine de davalı olabilir. Bu konuda hukuki destek almanız önerilir.
🔹 Tazminat hangi tarihteki taşınmaz değerine göre hesaplanır?
Eğer tapu iptali kararı kesinleşmişse iptal tarihindeki rayiç değere göre; iptal kararı yoksa dava tarihindeki değere göre hesaplama yapılır.
🔹 Orman sınırı dışına çıkarılan yerlerde tekrar tapu alabilir miyim?
Eğer taşınmaz orman sınırları dışına çıkarılırsa, malik adına yeniden tescil edilmesi mümkündür. Ancak bunun için sınır dışı kararının Resmî Gazete’de ilan edilmesi ve idari sürecin tamamlanması gerekir.
🔹 30 günlük itiraz süresi geçmişse hak kaybı olur mu?
İdari itiraz süresi kaçırılmış olsa bile, 10 yıl içinde kadastro mahkemesine dava açma hakkınız devam eder. Ancak bu süre geçerse dava hakkınız tamamen sona erer.